• Çaresiz Olana... (16 Ekim 2019)

Çaresiz Olana... (16 Ekim 2019)

Çaresiz olana…

Geçenlerde bir kitap okumuştum.

“Bebeğiniz dünyaya celince uykusuz, yorgun ve bitkin zamanlarınız olacak.

Neden ağladığını çözemeyeceksiniz bu minik insanın, gecenin bir yarısında var gücüyle bağıracak, eliniz ayağınıza dolanacak. Gözyaşlarına boğulmadan önce bir durum.

Derin bir nefes alın. Ve unutmayın

Bu geçici. Evet geçici.” Diyordu.

Minik misafirin bitmeyeceğini sandığımız ağlamaları karşısında direncimiz azalıyor. Bunun ömür boyu süreceğini düşünürken nihayet gündüz oluyor. Bir nebze olsun ağlamak azalıyor ve yorgunlukla karışık bir mutluluk kaplıyor içimizi. Tamam geçti artık derken ta ki; gece olup ağlamalar tekrar başlayıncaya kadar.

Sonsuza dek sürecek gibi geliyordu ağlamalar nedeniyle oluşan üzüntülerimiz. Belki de çaresizliğimiz mi idi üzülmemizin sebebi.

Hayat yolculuğumuz devam ettiği, yaşımız ilerledikçe unuttuğumuz bir çaresizlikti çocuğumuzun gecenin karanlığındaki o geçmeyecek sandığımız ağlamaları. Bu anları hafif bir tebessümle hala hatırlarız. Şimdi yaşadıklarımız olaylar yaşadığımız çaresizliğimiz daha baskın çıkıyor. Kimimiz iş yaşamımızdaki sıkıntıları, kimimizin sağlığındaki bozulmalar, kimimizin ailevi sorunları, bazen de maddi sıkıntılar. Daha nicelerini bir çırpıda sıralamak mümkün.

Bunlar geçici olabilir mi? diye düşünmek aklımıza bile gelmiyor o an. Tıpkı çocuğumuzun ağladığı gecelerdeki çaresizliğimiz gibi.

Ne zaman endişelerimizle, korkularımızla, dertlerimizle baş başa kalırsak onlara sarılmamız bir çare mi?

Bu sarılma sonucu endişelerimizin, korkularımızın dertlerimizin bizi terk etmesi. Bir zaman sonra kapıyı çekip gitmesi belki de çok yakındır. Geçmişteki olduğu gibi hep bizimle kalmadıkları gibi.

Belki de: çaresizliğin çaresi zaman.

Belki de: çaremiz çaresizliğimizi misafir olarak kabul etmemiz mi?

Bel ki de: “ÇARESİZ” değilsiniz! “ÇARE SİZ” olabilirsiniz!

Tahsin Özyamak 16.10.2019