• Farkımızın Farkında Olmak (07.11.2019)

Farkımızın Farkında Olmak (07.11.2019)

Farkımızın Farkında Olmak

Son dönemlerde gözlerimiz kendi düşüncelerimiz ile örtüşen insanlar aramaya başladı. Birbirimize tahammül edemeyen, tartışamayan bir topluluk olmaya başladığımızı düşünmeye başladım maalesef. Rengi, siyasi görüşü, hizmeti, futbol takımımız hakkında tatlı bir dille tartışamıyoruz.

Çocukluğumuzda bizlere öğretilen ahlaklardan biri herkese eşit ve saygılı davranmak idi. Bu doğaçlama gelişen içgüdüsel bir dürtü diye düşünüyorum. Bunun adı bugün ”farklılıklara saygılı olabilme” olarak gündeme getirilmekte. Bu çocuklarımıza öğretmemiz gereken ilk ahlak dersi olmalıdır.

Dünyamız kalabalıklaştı, değişik kültür, ırk ve dinlerle eskisinden daha fazla iç içe yaşıyoruz. Farklılıklara saygılı olabilmeyi öğrenemez, çocuklarımıza öğretemezsek; tahammülsüzlük artacak, başta zulüm olmak üzere çeşitli tuzaklara düşecek ve ötekileştirme ve başkalarını her türlü sindirme çabalarına gireceğiz. Bugün olduğu gibi.

Nerede doğduğumuz hangi aileye, dine mensup olacağımız bir tesadüf değil mi? İzmir’de Fatma ya da Mehmet. Ya da Londra’da James ya da Mary. Belki de Afrika’nın bir köşesindeki Adetokunbo ya da Ajuji olabilirdik.

Bu farklılık bizi başka kültürlere, coğrafyalara, dine mensup bireyleri yapacaktı. Hangi aileyi seçme olanağı, imkânımız olmadığını kabul edebiliyorsak başka kimliklere nasıl saygısızlık yapabiliriz?

Bu durumda kendimizden başkasına da tahammül etmemiz gerektiğini daha net düşünüyorum. Ben kendi şartlarımla büyüdüm. James ve Mary ile Adetokunbo ve Ajuji’nin kendi coğrafyasında, kültürü ve dininde büyüdüğü gibi.

Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk romanını okurken IŞİD’lilerin her türlü şiddetine ve sapıklığına maruz kalmış Suriye’den Mardin’e sığınabilen Ezidi Meleknaz ve ama çocuğunun hikayesi beni derinden etkiledi. Bu bende olabilir miydim acaba diye empati yapmaya çalıştım hüzünlenerek.

28 Eylül 2018 tarihinde İztuzu/Dalyan'da Alman Helmut ve Galıy Dost çifti ile tanışmıştık. Sohbetimiz yarım yamalak Türkçe, bazen de Amcamın yardımı ile Almanca devam etti. Birbirimizle Dünyanın barış ve huzuru için görüşlerimizi uzun uzun paylaştık. Yetmiş yaşlarına dayanmış samimi misafirlerimizle. Dinimiz, ırkımız, kültürümüz bir olmasa da Dünya'da barış, huzur ve sevgi içinde yaşamamız gerektiği fikrinde olduğumuza karar kılmış ve farkımızın farkında olarak sohbetten büyük keyif almıştık. İki yıl sonra görüşmek üzere de sözleşmiştik.

İyi olanı paylaşabilen din, dil, ırk ve kültür hazinesini birbirimize hediye edebilen “farkımızın farkında”olanlarla birlikte el-ele verebilsek kazanan İnsanlık olacaktır.

Tahsin Özyamak 07 Kasım 2019